23 Ekim 2018 Salı
6 Eylül 2018 Perşembe
Asa Lind / Kumkurdu
'Hepimiz evrenin bir parçasıyız.'
...
Şimdi
anlıyorum, dedi. Mor leke tehlikeli bir şey yaptıktan sonra alınan bir çeşit madalya,
öyle değil mi?
...
Gerçekte hiçbir şey son bulmaz,dedi
Kumkurdu.
Hiç de bile! dedi Zackarina. Elbette bulur.
Şekerlemeyi yuttu, ağzını kocaman açarak Kumkurdu’na gösterdi. ‘Boş!
Hiç de bile! dedi Zackarina. Elbette bulur.
Şekerlemeyi yuttu, ağzını kocaman açarak Kumkurdu’na gösterdi. ‘Boş!
Şeker... Her zaman biter,dedi Zackarina.
Ama yok olmaz,dedi Kumkurdu. Yalnızca midene iner ve orada başka bir şey olur.
Ama yok olmaz,dedi Kumkurdu. Yalnızca midene iner ve orada başka bir şey olur.
27 Ağustos 2018 Pazartesi
Mİm / Kokteyl
1.Okuduğun en güzel kitap hangisi?
Ray Bradbury Fahrenheit
451 ve Halid Huseyni Uçurtma Avcısı. İkiside farklı açılardan beni çok
etkilemiştir.
2. Gelmiş geçmiş en duygu yüklü şarkı
hangisidir?
Eskilerden Exo Dont Go
,Yenilerden CBX Cry ve Exo Cosmic Railway
3. Etkisinden çıkamadığın defalarca
izlediğin bir film var mı?
Etkisinden çıkamamak değil ama çok sevdiğimden defalarca izlediğim filmler
var.
Spider Man ,Komşum Totoro ve Buz Devri
(Tüm seri ) Hala da gece gündüz ne zaman denk gelsem izlerim.
4. Bir renk olsan hangi renk olurdun?
Uçlarda yaşadığım için siyah ya da
beyaz.
5. Karşı cinste aradığın en önemli 3
özellik?
Sadakat,Saygı ,Biraz da çılgınlık.
6. En beğendiğin yabancı dizi hangisi?
Love Rain (Kore
Yapımı)
7. Gelmiş geçmiş en iyi Türk dizi
hangisi?
Uzun zamandır Türk dizisi izlemiyorum
ama eskileri düşünürsem Baba Candır güzeldi.
8. Bir yerden yüklü bir miktar para
kazansan o parayı ne yaparsın?
Sevdiğim herkesin tüm maddi
ihtiyaçlarını karşılardım.Daha sonra kalanıyla da dünyada görmek istediğim her
yeri gezerdim.
9. Aşk her şeyi affeder mi?
Her şeyi değil.
10. Evde yangın çıktı ve hemen çıkman
gerekiyor. Kendinle birlikte neyi çıkartırsın?
Aile üyelerimi.Eşya olarak da
telefonumu.
11. Şimdiye kadar yaptığın en büyük
çılgınlık nedir?
Aşık olmak.
12. En garip alışkanlığın nedir?
Garip bir alışkanlığım olduğunu
düşünmüyorum J
7 Ağustos 2018 Salı
Antalya / Sera'ya Gittim
Uzun zamandır toprağa dokunmayan ellerim sonunda toprakla
kavuştular.Hem de çok güzel bir tecrübe eşliğinde. J
Hayatımda ilk defa
bir seraya girdim.Ellerimle domates topladım.Taze domates kokusu mükemmel bir şey. Domatesleri yerken; sadece topladığım domatesleri yemek bile bu
kadar keyifliyse, yetiştirme serüvenine de şahit olsam nasıl keyif alırdım diye
düşünmeden edemedim.
Ayrıca oradaki teyzelerden nasıl uğraştırıcı bir serüven olduğunu
da öğrenmiş oldum. Çok fazla emek isteyen bir serüven.Bebek büyütür gibi
her biriyle ayrı ayrı ilgilenmek gerekiyor. İlaçlamasından sulamasına kadar çok zahmetli.Ama insan, birer birer meyve verdiklerini görünce de emeğime değdi diye düşünüyor.
6 Ağustos 2018 Pazartesi
Antalya / Kaputaş Plajı
Antalya'nın muhteşem koylarından biri; Kaş ile Kalkan arasındaki sahil yolu üzerinde bulunan kanyon ağzı plajı. Kaputaş Plajı’nı
eşsiz kılan özelliği ise kendisiyle aynı adı taşıyan ve sarp kayalıklarla
çevrili olarak koyda kalmasıymış.
Bu eşşiz turkuaz rengi ise kanyon ağzı denilen yer altından
akan suyun, deniz kıyısındaki kumlar arasından süzülmesi sonucunda
oluşuyormuş.
Ama göz kamaştıran bu maviye sadece bakmak bile yetti diyebilirim.
5 Ağustos 2018 Pazar
Antalya/ Kaş
Merhabalar 🤗
Antalya’ya
yolumun düşme sebebi çocukluk arkadaşımın düğünüydü.Çok güzel bir düğün
oldu.Prensesler gibiydi arkadaşım. 💕
Düğün telaşesini atlattıktan sonra, hep beraber Kaş'a doğru koyulduk yollara.🚘Enişte bey Kalkan’ın yerlisi olduğu için bizim
konaklama, ulaşım ve yol rehberi gibi ihtiyaçlarımız uğraşsız bir şekilde
halloldu.O yüzden bu konularda sizlere bir bilgi aktarımı yapamam. Ancak,
sizlerle bu seyahatim boyunca kadrajıma takılan güzellikleri paylaşabilirim.📸😊
1 Ağustos 2018 Çarşamba
Susan Ee / Meleğin Düşüşü
*Orijinal kapak tasarımı
Meleklerinin yeryüzüne
inip hüküm sürmelerini konu alan bir distopya. Melek
Gabriel'in insanlar tarafından öldürülmesiyle ,meleklerin saldırıları sonucu dünya da kıyamet kopuyor. Her yer yakılıp yıkılmış yiyeceğin çok az olduğu , yolsuzluğun,kötülüğün her yere yayılmış olduğu bir dünya tasvir ediliyor. Böyle bir dünyada
17 yaşındaki Penryn annesi ve ve kız kardeşiyle hayatta kalmaya çalışıyor. Günün
birinde esas kızımız Penryn,kız
kardeşi Paige ve annesi ile sokakta meleklerin çatışmasına şahit oluyorlar. Çatışmada
içlerinden birisinin kanatları kesiliyor.Bu sırada, tekerlekli sandalye
kullanan kız kardeşi de ortadan kayboluyor.Kardeşi için çok endişelenen Penryn
,onu bulmak için her şeyi göze alıyor.Öyle ki kanatlarını kestikleri, bayılmış
haldeki melek Raffe’yi rehin alıyor.Raffe de kendisine yapılanların intikamını
almak istiyor. O, kanatlarını ve gücünü yeniden kazanmayı amaçlarken, Penryn de
kız kardeşini bulmayı hedefliyor. Birlikte kuş yuvası adı verilen
meleklerin yaşadığı yere doğru yola çıkıyorlar.Bu yolda ilerlemek için iş birliği yapmaya karar veriyorlar
ve ilişkileri zamanla daha da derinleşiyor.
31 Temmuz 2018 Salı
Jessıca Shırvıngton Parazit / Panzehir
PARAZİT
Mercer adındaki
bir şirket tarafından üretilen M-Bant bileklikleriyle, insanların sosyal ilişkilerinin, aşk
hayatlarının, hatta sağlıklarıyla ilgili her konunun kontrol altına alındığı
bir distopya anlatılıyor.
Bu M-bantlar
sizin insanlarla olan uyumunuzu derecelendiriyor ve sizi
eşleştiriyor.Kullanımıyla ilgili çeşitli kuralları olan bu M-bant’ı 18 yaşına
gelen herkes takmak zorunda. Her ay en az 4 kişiyle değerlendirme yapıp kaydetmek zorundalar. Eğer bir
ay içinde 3’den fazla kişiyle negatif değerlendirme alırlarsa bu onun Neg olduğunu gösteriyor.Bu
kişileri rehabilitasyon merkezi adını verdikleri bir yere gönderiyorlar.Ancak
bu rehabilitasyondan geri dönebilen
kimse olmuyor.Ne durumda olduklarını da bilemiyorlar.
18 Temmuz 2018 Çarşamba
Mİm / İnsan Ne İle Yaşar ?
Yine ,sevgili Birpembesever 'in başlattığı bir mim ile geldim. İnsan ne ile yaşar?
Bende
Tuğçe gibi, öncelikle sevgi olmadan yaşayamayacağımızı düşünüyorum.Hem
sevebilmek hem de sevilmek.Hayatı anlamlı kılan
nokta bu bence. Değer verdiği hiçbir şey olmayan bir kişi düşünün. Kalbinde,sevgi
kırıntısı bile bulunmayan insanlar için hayat ne kadar anlamsızdır!
Diğer önemli kısım ise bence hayallerimiz.
Hayalleri olmalı bir insanın .İster hemen ulaşabilelim, ister engebeli yollar
sonunda ulaşabilelim.
Bence hayalleri olmayan bir insanın bedeni sadece
biyolojik döngüye ayak uydurur.Her gün uyumak yemek içmek gibi ihtiyaçlarını
karşıladıktan sonra derin bir boşluğa sürüklenir.Uyandığına değecek bir
amacı,veya onu uyanmaya itecek bir sebebi kalmamış olur.Oysa hayallerin uğruna
çaba sarf ettiğin bir gün,ne kadar yorucu olursa olsun ,gözlerini kapattığın
anda sana huzur olarak geri döner. Bu yüzden insan hayalleri var olduğu sürece
anlamlı bir hayat sürebilir.
Hayallerimiz ,çevremizdekilere
belki çok boş ve anlamsız geliyor olabilir.Ama siz hayallerinize tutunduğunuz da elde
etme ümidindeyken bile bu size mutluluk
veriyorsa; diğerlerinin ne dediğine tam da bu noktada kulak tıkamalı.
Önemli olan sensin.Bu senin hayatın.Sen mutluysan
sorun yok.Hayallerine tutun ve mutluluk seninle olsun🤗
5 Temmuz 2018 Perşembe
I Can See Your Voıce 🎤 / Korea
6 yarışmacı, jüri karşısında çeşitli aşamalarda
performans sergiliyor.Sabit bir jürinin
karşısında her hafta değişen idol grupları ,jüri oluyor.Birbirlerini,
yarışmacıların müzik kulağı olamayan veya yetenekli olan hakkında ikna etmeye
çalışıyorlar.
İlk aşamada yarışmacı iki kimliğe bürünüyor.Jüri
ise yarışmacının hangi kimliğe daha uygun oduğunu dış görünüşünden analiz
ederek bulmaya çalışıyor.Duruşundan bile yorum yaparak hangi
kimliğe ait olduğunu bulmaya çalıyorlar.Mesela bir omuzu diğerine göre daha
aşağıda ise, bu kişinin gitar çaldığını anlayıp yetenekli olarak seçiyorlar.
İkinci aşamada, yarışmacılar dudak senkronizasyonu
sağlayarak playback yapmaya çalışıyor.Ekipten biri ile düet şeklinde playback
yapılıyor ve hangisinin gerçekten o şarkıyı söylediğini, jüri bulmaya
çalışıyor.
Üçüncü aşamada ise;her yarışmacı için sabit jüriden birisi savunma yapıyor.Savunmacılar,yarışmacıların
müzik kulağı olmasa ya da yetenekli vokalistler olsada , yetenekli olduğuna
dair konuk jüriyi ikna etmeye çalışıyor.Sonuç olarak konuk jüri,
müzik kulağı olmadığını düşündükleri yarışmacıları
eleyerek son kalan kişi ile düet yapıyor
ve o kişi kazanmış oluyor. Bu kişi müzik kulağı olmayan biri olsa da😊
Benim bu programa ilgimi çeken
video buydu. ‘Dış görünüşe aldanılmamalı ‘nın ispatı. 😊
Bizde ki O Ses Türkiye gibi bir çok ülkede yayınlanan bir program aslında.Ben Kore versiyonunu izlemeye başladım. Kore de 5 sezondur yayınlanıyormuş. Ancak her bölümün türkçe alt yazısı yok.😐
Açıkcası gözlem yeteneğinizi geliştirecek bir program.İzlerken sizde analiz yapıyor onlar gibi yetenekliyi bulmaya çalışıyorsunuz.Bazen o kadar inandırıcı oluyorlar ki nasıl ya nasıl yetenekli olamaz bu yarışmacı dedirtiyor.Lafın özü, eğlenceli bulduğum bu programı sizlerle de paylaşmak istedim😊
18 Haziran 2018 Pazartesi
Mim / Kitaplar Kalbimden Vurur
Sevgili Tuğçe, beni yine güzel bir etkinlik için mimlemiş. Çok güzel
sorular varmış. İşte benim cevaplarım :)
1.Okumayı size sevdiren ne oldu?
Belirli bir olay yok aslında. Her kitabın, bambaşka dünyaya
açılan bir kapı olduğunu fark ettiğimden beri kitap okumayı seviyorum.
2.Hiç bir kitabı sayfalarını çevirerek biriyle okudunuz mu?
Hayır
okumadım.Ama düşününce ilginç bir deneyim olurmuş.
3.Yolculuğa giderken yanınıza kaç kitap alırsınız?
Genelde bir tane yeterli olur.Uzun süreli bir yolculuksa
e-kitaplar devreye girer.
4.Asla okumam dediğiniz kategori nedir?
Asla okumam demiyorum ama siyaset konulu kitaplar hiç bir
zaman önceliğim olmaz.
5. Kitapları renklerine göre mi, alfabeye göre mi sıralarsınız?
Yazarlarına
göre ayırırım.
6.Okurken size eşlik edecek bir hayvan ister miydiniz?
Tecrübe etmiş biri olarak kedi isterdim .Ama mümkünse uyuyorken. J Çünkü uyanıkken odaklanmak zor olabiliyor.Ya elin kolun ya da kitap sayfaları kedinin dişlerinden nasibini alıyor.Bir süre sonra kitap okumak,onunla oynamaya dönüşüyor.
13 Haziran 2018 Çarşamba
The Garden of Words/ Anime Film
Japonca adı: Kotonoha No Niwa
Takao, insanlarla pek fazla iletişim kurmayan içine kapanık bir çocuktur. Hobi
olarak ayakkabı tasarımı yapmaktadır.Japon bahçe stili ayakkabılar
dikmektedir.
Yağmurlu bir günde okulu asıp parka gider.Burada kendinden
yaşça büyük Yukino adlı bir kadınla tanışır. Bir süre sonra yağmurlu günlerde burada
karşılaşmaya başlarlar. Takao, Yukıno’yu düşünerek ona bir ayakkabı tasarlamaya
başlar.Zamanla yakınlaşırlar.Ancak yağmur sezonu sona erdiğinde,ikilinin yolları
ayrılır.Bir süre sonra hiç beklemedikleri bir durumda yolları tekrar kesişir.
Ray Bradbury / Mars Yıllıkları
Kitap ismiyle
de bağlantılı olarak; 1999 -2026 yılları arasında yaşananları anlatan bir yıllık şeklinde oluşturulmuş.İnsanların
Mars'a gidip yerleşmesini ve oradaki
Marslılar ile etkileşimini konu alıyor.Toplamda birbiriyle bağlantılı 28 öyküden oluşuyor.Bir kaç yıl ara verilerek
yazılmış olduğu için bazı yerlerde kopukluklar yok değil ama yine her hikayenin
güzel bir mesajı var. İnsanların bencilliklerine, güzel olanı hırsları
yüzünden nasıl mahvettiklerine dikkat çekiyor.
Yani kitap,
bize yine bizi anlatıyor.İçimizde ki bitmez
tükenmez aç gözlülükle gittiğimiz her yeri yıkabileceğimizi,nasıl mahvedebileceğimizi
anlatıyor.
Marslıların,Dünyalıları uzaylı olarak görmesi de
güzel bir ironi olmuş. Bradbury, bu öyküleri 1949’lu yıllarda, henüz
insanoğlu aya adım bile atamamışken kurgulamış.Bu
durum da bana, bu nasıl bir zeka, nasıl bir öngörü diye düşündürüyor.Sanırım artık Ray Bradbury hayranı oldum ,diyebilirim.
2 Haziran 2018 Cumartesi
Marıe Lu / Warcross-Bir Sanal Gerçeklik Oyunu
Hideo Tanaka NöroLink
isimli bir sanal gerçeklik gözlüğü icat etmiştir.İnsanlar bu gözlüğü taktıkları anda Warcross adındaki
sanal bir dünyanın bir parçası oluyorlar.İstedikleri karakterle bürünüp özgürce
dolaşabiliyorlar.
Emika Chen ise,çok yetenekli bir hackerdir.Parasal sıkıntılar
ile boğuşurken ödül avcılığı yapmaktadır.Devletin karşılığında para ödülü
verdiği bu iş; yasadışı olarak bahis oynayan Warcross oyuncularını yakalamaktır.
Oyunda Warcross
Şampiyonası denilen bir tür turnuva vardır.Warcross oyuncuları takımlar halinde
birbirlerine karşı yarışırlar.Amaç karşı takımın cevherini ele geçirmektir.Şampiyonanın
açılış oyununda beklenmedik bir olay olur.Emika, değerli bir güçlendiriciyi
çalıp satmak için illegal yolllarla oyunu
hackler ve oyuna sızar.İşler yolunda gitmez ve kimliği açığa çıkar. Bir anda
tüm dünyanın konuştuğu isim olur.Bu olay sonrası oyun kurucusu Hideo ,Emika’ya
ulaşıp ona reddemeyeceği bir teklif sunar.Emika’ya oyundaki güvenlik sorununu
çözmek için şampiyonaya ajanı olarak
katılmasını teklif eder.Emika bir çaylak olarak şampiyonaya katılır.Kendisini usta oyuncularla birlikte Warcross mücadelesinde bulur.
Ancak artık mesele para veya oyunu
kazanmaktan çok daha fazlasıdır.Bir taraftan Warcross’u yok etmek
isteyenlere karşı Hideo’ya ajanlık yaparken,bir taraftan da Hideo ile ilgili
gerçeklerle yüzleşir.
Kitabı okumayan kalmamıştır herhalde. Nedenini bilmiyorum ama çok fazla popülerken bir kitabı okumaya elim gitmiyor.Mesela iyi olduğunu düşündüğüm yazarların kıyıda köşede kalmış kitaplarını,okumayı daha çok seviyorum.Öylesi,sanki herkes fark etmemiş de tek ben fark etmişim,bir hazine bulmuşum gibi hissettiriyor.Her neyse o yüzden,yeni okudum bu kitabı.
Sürükleyici
,müthiş bir kurgu olmuş.Böylesi bir evreni kurgulamak zeka işi bence. Gerçek
dünyada oluşturduğu kurgu yanında sanal dünyada ki kurguda çok iyi,hiçbir
tutarsızlık hissettirmiyor. Zaten Marie Lu yazar olmadan önce video oyunları
geliştiriyormuş.Yani bu konularda teknik bilgisi de var.
Günümüz teknolojisinde, VR gözlükleriyle
oynanan oyunlar zaten mevcut.Belki beni heyecanlandıran kurgunun gerçekleşmeyecek bir durum olmaması
olabilir.Gelecekte kendimizi böyle bir
kurguda bulmamız o kadar
da ütopik değil bence.
Kitabın beni etkileyen bir diğer yanı da kötü
karakterlerin içindeki İyilik oldu. Aslında o kadar da kötü değillermiş ya her
şeyin bir sebebi varmış diye düşündürmesi. Hideo’nun gerçekleriyle güzel bir
ters köşe yapmış.Sonunda kötü olarak düşündürdüğü karaktere bile sempati duymamıza olanak sağlıyor.Seri kitap olduğu
için baş karakteri müthiş bir ikilemde bıraktığı yerde kitabı noktalamış.Bizi
de merak duygumuzla baş başa bırakmış.İkinci
kitabı sabırsızlıkla bekliyorum.2018 ‘in ikinci yarısında yayınlanacak deniliyor. Kitabı
geç okumam bu yönden bir avantaj oldu.Bekleme sürem daha az olacak. J
Marie Lu’nun okuduğum
ilk kitabı oldu.Warcross ile iyi bir yazarla da tanışmış oldum.
ALINTILAR

‘Ölümün, şimdiki
zamanla geleceğiniz arasında dikkatlice çizdiğiniz bütün çizgileri kesip atma
gibi bir huyu vardı.’
‘Birileri bilim
gerçeği yapana dek her şey bir bilim kurgu efsanesidir.’
‘Herkes dünya barışını
sözde destekler gibi görünür," dedi Hideo. "Kendilerini iyi göstermek
için anlamsız sorulara hoş bir cevap olarak kullanırlar bunu.’
29 Mayıs 2018 Salı
Paulo Coelho / Veronika Ölmek İstiyor
Simyacı kitabı ile
bilinen Paulo Coelho’dan hayata dair anlamlı bir kitap.
Veronika,hayatın sıradanlığından
bıkmış mutsuz bir kadındır ve ölmeye karar vermiştir.Bir
gün, uyku hapları içerek intihar
eder.İçtiği ilaçlar yüzünden kalp krizi geçirir.Uyandığında kendisini bir akıl
hastanesinde bulur.Doktor kalbinin geri döndürülemez hasarlar aldığını, ancak bir
hafta dayanabileceğini söyler.
Veronika,
başta bu duruma mutlu olsa da hastanede geçirdiği bu bir hafta süresince
yaşamayı istemeye başlar.Burada tanıdığı insanlar ona hayatın hala yaşanılabilir
olduğunu fark ettirir. Şizofreni hastası Eduardo ile yolları kesişir ve
birbirlerine aşık olurlar.Veronika artık ölmek istemez.
Bu arada doktorun sakladığı bazı şeyler
vardır.Bir deney üzerinde çalışmakta ve kitap yazmaktadır. Veronika gerçekten
ölecek midir? Artık yaşamayı isterken onu ne gibi süprizler bekliyordur? Tüm bu soruların cevapları kitapta.
25 Mayıs 2018 Cuma
Mİm / Ben Bunu Yazamam
İnsana biraz öz eleştiri yaptıran, biraz da kendine
olan farkındalığını arttıran bir soru.
‘Ben Ne yazabilirim?/ Ne yazamam?’
Bu soruyu üstüne uzun uzun düşünmeden cevaplayacağım.Aklıma ilk
gelen kelimelerimle.
‘ Ne
yazabilirim?’
Sorusuna cevabım, Bilim kurgu, fantastik macera içeren
her şey (kitaplar,filmler,kendi hayal dünyam, olmasını istediğim ütopik
dünyam vs.) hakkında. Bilim ve sanatla ilgili kıyısından köşesinden
ilgimi çeken her şey hakkında yazabilirim. Haa ne kadar okumaya değer olur
orasını bilmiyorum. J
Yazdıklarım bir yerde birilerinin ilgisini
uyandırabiliyor mu henüz emin değilim. Ancak şu sıralar bunu yapabilecek öz
güvene ve cesarete sahibim.Genel olarak sessiz bir yapım
vardır. Söyleyeceklerimi her zaman asgari kelimelerle dile getirmeyi
tercih ederim. Ama artık böyle olmak istemiyorum.Daha çok
konuşmak,düşüncelerimi,fikirlerimi yüksek sesle söylemek istiyorum.
Kelimeleriyle bana umut olan insanlar gibi bende bir gün birilerine
kelimelerimle umut olmak istiyorum.Bu yüzden yazmaya devam etmek istiyorum.
'Ne yazamam?'
Buna cevabım direkt, siyaset olacaktır.Siyasetten
gerçekten hoşlanmıyorum. Hele ki kendisiyle aynı görüşte değilsem bana kendi
doğrusunu kabul ettirmeye çalışan kişilerle konuşmaktan çarpı 100 kere
hoşlanmıyorum. Takip de etmediğim için uzun uzun siyaset parçalayacak bilgim de
yok zaten, bu yüzden asla siyaset hakkında yazamam.
Bir de duygusal yazılar yazamıyorum.
Duygularımı ifade edebilen kelimelerim;henüz düşüncelerim gibi,özgürlüğü
ellerine alamadılar. Onunda zamanı vardır elbet. Aslında şiir severim.Günümüz
facebook sözü tarzı şiirleri değil ama eskilerin Fuzuli'si ,Mevlana'sı, Yunus
Emre'sinin dili. Onlardaki o inceliği seviyorum. Az kelimeyle, çok söz söyleme
işi takdir edilesi gerçekten. O şiir dili yeteneğinin benim kalemimde de
olmasını isterdim.
Ben de sevgili birpemsever'i mimliyorum :) O neler yazacak merakla bekliyorum.
Ben de sevgili birpemsever'i mimliyorum :) O neler yazacak merakla bekliyorum.
20 Mayıs 2018 Pazar
Rıch Man
Lee Yoo Chan (Suho) Bilişim teknolojisi şirketi Next In’ın
CEO’sudur. Kendi çabalarıyla bu şirketi kurmuştur ve şimdi gençlerin en çok çalışmak istediği şirket olmuştur. Kibirli biridir ve
genel olarak insanlara güvenmiyordur.
Kim Bo Ra (Ha Yeon Soo) memleketi Jeju Adası’dan üniversiteye
gitmek için Seul’e gelmiştir.Hayali Next In için çalışmaktır. Bo Ra, Yoo Chan
ile tanıştığında her ikisinin hayatları beklenmedik şekillerde değişecektir.
Esasında Yoo Chan ile Kim Bo Ra 'nın hayatları geçmişlerinde kesişmiştir. Ama Lee Yoo Chan yüz körüdür ve Bo Ra'yı hatırlamamaktadır. Bakalım esas oğlanımız, kızımızı hatırlayacak mı?
Dizi, 2012 yapımı 'Rich Man ,Poor Woman' adlı Japon dizisini uyarlamasıdır.
Şimdi gelelim Suho'ya :) Büyüdü de aktör oldu ya :) Oyunculuğunu çok çok beğendim.Bu yazıyı sırf bunu söylemek için bile yazıyor olabilirim.
Öfkesini öyle hissettirdi ki, izlerken ben koltuğa sindim
Mimikler efsane. Bu diziden önce 'Suho'yu nasıl bir rolde izlemek isterdiniz? ' diye sorsanız, tam da bu karakteri tarif ederdim.
Öyle sinirli gözüktüğüne bakmayın aslında, böyle de minnoş biri o :)
16 bölümden oluşacak bu dizinin henüz 4 bölümü yayınlandı. Her hafta çarşamba ve perşembe günleri yayınlanıyor. Kore dizisi severlere tavsiye :)
18 Mayıs 2018 Cuma
Vıctor E.Frankl / İnsanın Anlam Arayışı
‘Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik
tutumumuzdaki temel değişmeydi. Yaşamdan ne beklediğimizin gerçekten önemli
olmadığını,asıl önemli şeyin yaşamın bizden ne beklediği olduğunu öğrenmemiz ve
dahası umutsuz insanlara öğretmemiz gerekiyodu. Yaşamın anlamı hakkında sorular
sormayı bırakmamız ,bunun yerine kendimizi yaşam tarafından her gün her saat
sorgulanan birileri olarak düşünmemiz gerekirdi.Yanıtımızın konuşma ve meditasyondan değil ,doğru
eylemlerden ve doğru yaşam biçiminden oluşması gerekiyordu. Nihai anlamda yaşam
sorunlara doğru çözümler bulmak ve her birey için kesintisiz olarak koyduğu
görevleri yerine getirme sorumluluğunu almak anlamına gelir.’
17 Mayıs 2018 Perşembe
Mathias Malzıeu / Mekanik Kalp
Arka Kapak:
Jack dünyanın en soğuk gününde doğar. Ancak kalbi donmuştur. Doğumuna
yardım eden yarı büyücü yarı şaman ebe, sakat kalbin yerine bir saat
yerleştirerek bebeği kurtarmayı başarır. Jack artık tüm duygusallıklardan uzak
durmak koşuluyla yaşayabilecektir: Yani öfkelenmemeli ve en önemlisi de âşık
olmamalıdır. Ama küçük bir sokak şarkıcısının kor gibi bakışları,
kahramanımızın kalbini çetin bir sınamadan geçirir. Her şeyle karşılaşmaya
hazır olan Jack, onu İskoçya’nın koylarından alıp Granada’ya değin götürecek ve
ona aşkın eziyetiyle birlikte büyük zevklerini de tattıracak olan, Don
Kişotvari bir aşk arayışına atılır.
14 Mayıs 2018 Pazartesi
MİM /ORTAK ÖYKÜ
Merhabalar
Berlin Berlin 'in başlatmış olduğu ortak öykü miminde bende bir öykü yazdım.Umarım beğenirsiniz. Beni mimleyen canım arkadaşım Birpembesever' e çok teşekkür ederim:)
Öykünün tamamı:
Hayallerimde babam bir kahramandı. Şöyle Superman gibi
kötülüklere baş kadıranlardan.Kesinlikle bir gün birisine yardım etmeye çalışırken
hayatını kaybetmiş olmalıydı.Hep böyle hayal etmiştim. Ancak bu ölüm yalanıyla
benim kahramanımı asıl şimdi öldürdüler.Gerçekten de babam benim düşündüğüm
gibi bir kahraman olmayabilir. Hatta tam tersi kahramanların savaştıkları kötü
adamlardan da olabilir.
Ne kadar aptalmışım
diye söylenirken,masanın üzerinde duran parıltılı ahşap sandığı fark ettim. Eve
geldiğimden beri orada mıydı emin değilim ama şu anda kesinlikle beni kendine
çekiyor, onu açmam için yalvarıyordu. Merak etme dürtüme yenik düşüp sandığı açmak için zorladım.Tabi
ki kilitliydi. Bir kaç denemeden sonra pes etmek üzereyken karşı duvardaki
aynada bir ışıltı gördüm.
Ne tür bir bir
masalın içindeydim.? Pamuk Prenses masalında mıydık ,Ayna ya bakıp: ’Ayna ayna
söyle bana var mı benden daha güzeli mi demem lazımdı?’ Neler oluyordu?
Aynaya yaklaştığımda
latin harfleriyle yazılmış bir yazı gördüm. Uzunca bir süre baktıktan sonra
yazının türkçe ama kelimelerin tersten
yazıldığını fark ettim.’Anahtar Sensin’ yazıyordu. ’Ah ne zekice ama !’ diye
düşündüm.Daha iyisi olabilirdi.
Ama bir dakika! Bu ne demekti? Anahtar ben miydim?
Kafamdaki bu sorularla sandığa bir kez daha
yaklaştım.Elimi, tozlarını silmek için sandığın üzerinde üç kez sağa sola
salladım. İnanmayacaksınız ama sandık üçüncü dokunuşumdan sonra açıldı.Hızlıca
kapağını açtım.İçinde birkaç deste mektup vardı.Bunlar annemden gelen mektuplardı.Bir
de fotoğraflar vardı.Benim fotoğraflarım.Annem
benim her anımın resimlerini göndermiş babama.İlk adımlarımı atarken,ilk
dişlerimin döküldüğü zamanlar,lise mezuniyet günümden kareler ve dahası...
Demek benden habersiz değildi.Her şeyi
biliyordu.Yine de benimle iletişim kurmadı.Bu kadar zaman bizi isteyerek yalnız
bırakmıştı. Zihnim bu düşüncelerle boğuşurken gözlerimden yaşlar çoktan akmaya
başlamıştı. Yine de bir yanım ‘Bu
resimleri neden saklamış o zaman?’diye soruyordu.Bir sebebi olmalıydı.Belki de gerçek
benim düşündüğüm gibi değildi.İçten içe öyle olmasını umuyordum.Bir açıklaması
olmalıydı.
Bir kaç dakika sonra kapıda ıslak
gözleriyle beni izleyen babamı ve Yusuf’u fark ettim. Delirmek üzereydim. Daha
fazla kendimi tutamayıp bağırmaya başladım.
Yusuf babama yaklaşıp; ’Baba, her
şeyi bilmek onun da hakkı.Neyle karşı
karşıya olduğunu önceden bilmesi daha
güvenli olur. ‘dedi.
Sonraki bir kaç dakika Yusuf’un ağzından çıkan ‘BABA’
kelimesi kulaklarımda çınlamaya devam etti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)