Merhabalar
Berlin Berlin 'in başlatmış olduğu ortak öykü miminde bende bir öykü yazdım.Umarım beğenirsiniz. Beni mimleyen canım arkadaşım
Birpembesever' e çok teşekkür ederim:)
Öykünün tamamı:
Hayallerimde babam bir kahramandı. Şöyle Superman gibi
kötülüklere baş kadıranlardan.Kesinlikle bir gün birisine yardım etmeye çalışırken
hayatını kaybetmiş olmalıydı.Hep böyle hayal etmiştim. Ancak bu ölüm yalanıyla
benim kahramanımı asıl şimdi öldürdüler.Gerçekten de babam benim düşündüğüm
gibi bir kahraman olmayabilir. Hatta tam tersi kahramanların savaştıkları kötü
adamlardan da olabilir.
Ne kadar aptalmışım
diye söylenirken,masanın üzerinde duran parıltılı ahşap sandığı fark ettim. Eve
geldiğimden beri orada mıydı emin değilim ama şu anda kesinlikle beni kendine
çekiyor, onu açmam için yalvarıyordu. Merak etme dürtüme yenik düşüp sandığı açmak için zorladım.Tabi
ki kilitliydi. Bir kaç denemeden sonra pes etmek üzereyken karşı duvardaki
aynada bir ışıltı gördüm.
Ne tür bir bir
masalın içindeydim.? Pamuk Prenses masalında mıydık ,Ayna ya bakıp: ’Ayna ayna
söyle bana var mı benden daha güzeli mi demem lazımdı?’ Neler oluyordu?
Aynaya yaklaştığımda
latin harfleriyle yazılmış bir yazı gördüm. Uzunca bir süre baktıktan sonra
yazının türkçe ama kelimelerin tersten
yazıldığını fark ettim.’Anahtar Sensin’ yazıyordu. ’Ah ne zekice ama !’ diye
düşündüm.Daha iyisi olabilirdi.
Ama bir dakika! Bu ne demekti? Anahtar ben miydim?
Kafamdaki bu sorularla sandığa bir kez daha
yaklaştım.Elimi, tozlarını silmek için sandığın üzerinde üç kez sağa sola
salladım. İnanmayacaksınız ama sandık üçüncü dokunuşumdan sonra açıldı.Hızlıca
kapağını açtım.İçinde birkaç deste mektup vardı.Bunlar annemden gelen mektuplardı.Bir
de fotoğraflar vardı.Benim fotoğraflarım.Annem
benim her anımın resimlerini göndermiş babama.İlk adımlarımı atarken,ilk
dişlerimin döküldüğü zamanlar,lise mezuniyet günümden kareler ve dahası...
Demek benden habersiz değildi.Her şeyi
biliyordu.Yine de benimle iletişim kurmadı.Bu kadar zaman bizi isteyerek yalnız
bırakmıştı. Zihnim bu düşüncelerle boğuşurken gözlerimden yaşlar çoktan akmaya
başlamıştı. Yine de bir yanım ‘Bu
resimleri neden saklamış o zaman?’diye soruyordu.Bir sebebi olmalıydı.Belki de gerçek
benim düşündüğüm gibi değildi.İçten içe öyle olmasını umuyordum.Bir açıklaması
olmalıydı.
Bir kaç dakika sonra kapıda ıslak
gözleriyle beni izleyen babamı ve Yusuf’u fark ettim. Delirmek üzereydim. Daha
fazla kendimi tutamayıp bağırmaya başladım.
Yusuf babama yaklaşıp; ’Baba, her
şeyi bilmek onun da hakkı.Neyle karşı
karşıya olduğunu önceden bilmesi daha
güvenli olur. ‘dedi.
Sonraki bir kaç dakika Yusuf’un ağzından çıkan ‘BABA’
kelimesi kulaklarımda çınlamaya devam etti.